Sofrada yemeğin ne çok çabuk, ne de çok yavaş yenilmemesi gerektiği kuralı dikkate alarak misafirler yemek yemeğe gayret etmelidir. Çünkü çabuk yememizle, bizi bekletmemek için diğerlerinin de acele etmelerine, yavaş yememizle ise etraftakilerin bizi beklemelerine neden oluruz.
Aynı zamanda yemeği çene ve dişlerimizi şakırdatmadan, ağzımızı şapırdatmadan ve ikide bir önümüzdeki peçete ile dudak ve bıyıklarımızı silmeden ve dudaklarımızı ağzımızın içini göstermiyecek şekilde kapayarak yemek yemekliğimiz gerekir. Ağzımızda yemek varken konuşmak ve özellikle kahkaha ile gülmek de kesinlikle doğru değildir. Aksi halde dişlerimizin arasındaki yemek kırıntılarının çevremize saçılmasına neden oluruz.
Gene yemek yerken, çiğnemeden oluşan kuvvet harcamamızı gösterir baş sallamaları, fazla lokma almaktan dolayı avurt şişirmeleri, dilimizle dişleri temizleme, esneme, geğirme gibi davranışlardan çeki-nilmesi gerektiği gibi, özellikle yemek yedikten sonra da dudaklarımızı yalamak gibi gülünç bir durum yaratmamaya önemle dikkat etmelidir. Çünkü bu davranışımızla karşımızdakilere, kedi ve köpeklerin yalanmalarını hatırlatmış olmaklığımız olasılığı vardır.
Bundan başka yine sofrada, yemek yerken, çatal, kaşık, bardak ve benzerleri şuraya buraya dokundurmak, çarpmak ya da hızlıca tabağa bırakarak gürültü çıkarmamaya ve olanağınca sessiz bir şekilde yemek yemeğe dikkat etmemiz gerekir. Fransız yemekseverlerden birinin: "Yediğimiz yemeğin lezzet ve nefisliğini anlayabilmek için sofrada hiç gürültü olmaması gerekir. Hattâ müziğin bile yemeğin lezzeti üzerinde aksi bir etki yaptığı kanısındayım. Çünkü dikkatimizi müziğe vermekle, yediğimiz yemeğin lezzetini gereğince anlayamayız. Bundan ötürü dünyanın en imrenilecek sofrası en sessiz olanıdır." Demesi de sofrada hiç gürültü olmaması gerektiğinin en büyük örneğidir.
|